TEKNOLOJİ

Yalnızlığa ‘robot eş’ çözümü korkutuyor!

Yalnızlığa ‘robot eş’ çözümü korkutuyor!

 Dijital çağda insan ilişkileri alarm veriyor!

Modern yaşamın dayattığı bireyselleşme ve yalnızlık, teknoloji şirketlerini “dijiseksüelite” olarak adlandırılan, yapay zeka destekli “robot-eş” veya “robot-partner” gibi çözümler üretmeye yöneltiyor. 

Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte robotların aile yaşamında “eş” konumuna gelmesi olasılığının hem aile kurumu hem de insanlık için ciddi endişelere yol açtığını vurgulayan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Bu tür birlikteliklerde insan nüfusunun artış süreci nasıl gerçekleşecek? Yoksa robot çocuklar mı imal edilecek? Demografik, etik ve sosyal açılardan büyük riskler barındıran bu olgu, günümüzde hukuki, dini ve felsefi tartışmaların odağı haline gelmiştir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, kadın eş robotların satışa sunulmasının arkasındaki nedenleri değerlendirdi.

Kronik yalnızlık, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkileyen yaygın bir sorun

Günümüzde bireyler arasında giderek artan kronik yalnızlığın teknoloji odaklı yeni çözümleri de beraberinde getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Bilimsel literatürde ‘dijiseksüelite’ olarak adlandırılan ve yapay zeka destekli ‘robot-eş’ veya ‘robot-partner’ kavramına olan ilginin artışı, bu durumun en somut göstergelerinden biri. Modern yaşam, bireyleri giderek daha bağımsız hale getirirken aile bağlarının zayıflaması, sanal iletişim uygulamalarının günlük etkileşimi şekillendirmesi ve hızlı yaşam temposunun bireyselleşmeyi teşvik etmesi, sosyal bağlantıların azalmasına yol açıyor. Bunun bir sonucu olarak kronik yalnızlık, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkileyen yaygın bir sorun haline geliyor.” dedi.

Tek başına yaşam cazip hale geldi

Evlilik ve aile kurumuna yönelik toplumsal normlardaki değişim, “solo yaşam” (tek başına yaşam) modelinin daha cazip hale gelmesi ve iletişim sorunlarının, bireylerin evlenmesini zorlaştırdığını anlatan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şöyle devam etti:

“Bu faktörler, yalnız yaşayan bireylerin sayısının artmasına ve tek kişilik hanelerin yaygınlaşmasına neden oluyor. Bu durum, insanın doğasında bulunan sosyal bağ kurma ihtiyacını ortadan kaldırmıyor. Aksine, bireyler yalnızlık hissini gidermek için teknoloji şirketlerinin sunduğu yapay zeka destekli robot partnerlere yönelmeye başlıyor. Yapılan araştırmalar ve bu tür birliktelik yaşayan kişilerin deneyimleri, bu eğilimin temel nedeninin yalnızlık duygusundan kurtulma arzusu olduğunu gösteriyor. Teknoloji şirketleri ise bu ilgiye kayıtsız kalmayarak, daha insansı ve gelişmiş yapay zeka tabanlı robotlar üretmeye devam ediyor. Sesli yanıt sistemleri, duygusal etkileşim özellikleri ve fiziksel gerçekçiliğin artırıldığı bu robotlar, giderek daha fazla bireyin ilgisini çekiyor. Bu gelişmeler, insan ilişkilerinin geleceği konusunda tartışmaları da beraberinde getiriyor.”

İnsansı “eş-robot”lar sahibinin her isteğini yerine getiriyor

Teknoloji şirketlerinin sunmuş olduğu rasyonel düşünme süreçlerini taklit eden yapay zeka tabanlı insansı “eş-robot”ların, insanın duygu, değer ve ruh hallerini de taklit etmeye yönelmesi ile kullanıcıların duygusal bağ kurma eğilimini artıran, hatta aşık olma noktasına kadar varan niteliklere sahip olduklarının gözlendiğini kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Hatta yapılan araştırmalarda, bireylerin sohbet sırasında daha az duyarlı insanlara kıyasla bu robotlarla daha güçlü bir duygusal bağ hissettiklerini göstermektedir. Öte yandan çok uzun ve yoğun çalışma günleri, yapay bile olsa modern bireyi rahatsız etmeyen, itaatkar ve devamlı aynı yaşta kalan bir ‘eş-partner’ istemesine neden olabilmektedir. ‘Robot-eş’ sizinle tartışmıyor, şarkı söylemek, cinsel ihtiyaçları karşılamak, herhangi bir soruyu cevaplamak, gerektiğinde susmak gibi neredeyse sahibinin her isteğini yerine getirebiliyor. Hiçbir zaman hasta olmuyor ve sorunlarıyla ‘yük’ oluşturmuyor. Yapay zeka ile iletişim, insanlarla iletişimin aksine her zaman kolay, keyifli ve görece daha rahat olabilmektedir.” şeklinde konuştu.

İnsansı robotlar bir ailenin toplum yararına yaptığı şeylerden uzak…

Ancak tüm bu avantaj gibi görünen özelliklerine rağmen “eş-robotlar”ın nörofizyolojik ve sosyo-kültürel etkenlerden dolayı insanların sunabileceği duygusal etkileşimin yerini tutmalarının pek mümkün görünmediğini de dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Nörofizyolojik özelliklerden bahsedecek olursak, insan beyninde aile ve diğer insanlarla etkileşimle ilgili temel ihtiyaçlardan sorumlu merkezler bulunmaktadır. Bunlar cinsel davranışlar, annelik içgüdüsüebeveyn-çocuk davranışı ve duygusal etkileşimle ilgili ihtiyaçlardır. Yapay zeka temelli insansı robotlar bu davranış programlarına ancak kısmen karşılık verebilir. Sosyo-kültürel özelliklere gelince, yani bir ailenin toplum yararına yaptığı şeyler – çocuk doğurmak, onları eğitmek, onları ahlaki normlara uygun bir şekilde yetiştirmek ve aile içinde birbirlerine destek olmak (hem duygusal hem de ekonomik), bugün insansı robotların birçok yönüyle başa çıkamayacak özelliklerdir.” ifadesinde bulundu.

Şirketlerin hedef kitlesi yalnızlar

Bu robotları tasarlayan şirketlerin hedef kitlesinin tüm yaşlardan olan yalnız bireyler olduğunu belirten Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Fakat orta yaş ve gençlerin bu tür birlikteliklere daha eğilimli olduğunu göz önünde bulunduran teknoloji şirketleri bu yaş gruplarının zevkleri üzerine tasarımlarını geliştiriyorlar.” dedi.

Robotların aile yaşamında “eş” konumuna gelmesi endişe verici

Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte robotların aile yaşamında “eş” konumuna gelmesi olasılığının hem aile kurumu hem de insanlık için ciddi endişelere yol açtığını vurgulayan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şunları kaydetti:

“En basitinden bu tür birlikteliklerde insan nüfusunun artış süreci nasıl gerçekleşecek? Yoksa robot çocuklar mı imal edilecek? Demografik, etik ve sosyal açılardan büyük riskler barındıran bu olgu, günümüzde hukuki, dini ve felsefi tartışmaların odağı haline gelmiştir. Bu tartışmaların büyük bir kısmı, robotların insan ilişkilerinde eksik kalacağı yönler üzerine yoğunlaşmaktadır. Ancak bu bile, insanın kendisini üstün ve ayrıcalıklı görme eğiliminin bir göstergesidir. Şu ana kadar yaygın görüş, robot partnerlerin kullanıcıları tarafından kontrol edilen, istismar edilebilen ve her zaman ikincil konumda kalacak varlıklar olduğudur. Oysa tarih, istismar edilenlerin zamanla güçlenerek istismar eden konumuna geçebileceğini göstermektedir.”

İnsanlarda akıllı cihazlar psikolojik bir bağımlılığa dönüştü

Benzer bir dönüşümü, sıradan nesneler olarak hayatımıza giren bilgisayarlar ve akıllı telefonlar üzerinden gözlemlenebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Bugün, bu cihazlar olmadan yaşamak neredeyse imkânsız hale gelmiş, insanlarda akıllı cihazlardan uzak kalma korkusu gelişmiş ve hatta bu durum psikolojik bir bağımlılığa dönüşmüştür. Yakın gelecekte, robotlara zihinsel olarak bağımlı hale gelen bireylerin artması olasılığı göz ardı edilemez. Bunun yanı sıra, robotların kullanımıyla ortaya çıkacak güvenlik ve gizlilik sorunları da ciddi bir kaygı kaynağıdır. Kişisel verilerin korunması, mahremiyetin ihlal edilmemesi ve robotların topladığı bilgilerin kötü amaçlarla kullanılmaması için hangi önlemler alınacaktır? Bu sorular henüz net bir yanıt bulmuş değil.” diye konuştu.

Aile hatta insanlığın geleceği tehdit altında

Aile ve evlilik kurumunun, hatta insanlığın geleceğini tehdit eden bu tür eğilimlere karşı önlem almanın son derece önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Bu bağlamda, toplumbilimciler, devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliği yaparak aileyi destekleyici ve koruyucu politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Ancak bu sayede, teknolojinin insanlık için bir tehdit değil, fayda sağlayan bir araç olarak kullanılması sağlanabilir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu